12 Ağustos 2012 Pazar

prens olmaya yarım saat


İnce bir sigara sardım o gece. herşey bir başka güzel gözükürdü öyle zamanlarda. ötesi yok oğlum dedim kendi kendime. "uyuyan güzel" abartılmış bir karakterdi, aşikar. kim gördü ki yüzünü. oysa kül kedisi öyle miydi? herşeyden önce prenses olmayan ilk masal karakteriydi. gerçi bütün masallarda bir prens vardı , işin ucunda aşk varsa. orda kaybediyoruz işte derdi rahmetli dedem. ondan binerdi, beyaz atına. ne yaparsa yapsın prens olamadı. dedemi "onbaşı" diye çağırırlardı. o yokken "kel mustafa"... adım yoktu lan benim küçükken. kel mustafa'nın torunuyduk. prens olmaya en az yarım saat vardı. saatler o zaman her pille çalışırdı. neyse dedem öldü, at satıldı. şatomuz yoktu ama bal kabağı çoktu vesselam. hiç arabaya dönüştüğünü görmedim ama her yaz toplarız, umut böyle birşey demekki... seni özledim lafı açılmışken.

ne diyorduk? ha, matematik hocam. kötü not alınca içinde olacak adamın derdi. kimisi 1 kere okur, kimisi 10 kere okur anlar derdi. "içinde olacak ama" derdi. içimizde yokmuş bizim demek ki. prensliğinde okulu yok ki kardeşim. "öylece seviverse beni" diye çok uyudum ben. rüyanda da görürsün tadından yenmez. 00:00'ı gösterirdi saat kapanırdı gözler. bizim ki öyle zengin işi değil, kadında 00:00 dedim mi herşey normale dönüyor. bizim hayallerimiz bile geç kendine geliyor. uyanman gerekiyor. uyanmak istemediğinde bile bir şekilde başarıyordun bunu. tek yeteneğimiz hayatta kalmak diye düşünürdüm öyle sabahlar. sonra senin sabah gibi gözlerin vardı. doğmaya çalışan iki göz hiç bulutsuz, hiç soğuk havasız. balkanlardan gelen o dalgalar yoktu sende. ismini bile duymamış gibi bakardın. insanın içi ısınırdı belki yüzü. bilmem orasını ama o yanma geçmeye yakın sadece çay kaşığının gürültüsü olurdu dünyada. seni özledim lafı açılmışken...

amerikan filmlerine özenirdik gençken bir de. başka film mi vardı o zamanlar, özenti derlerdi bize it herifler. hiç sigarası bitmezdi onların. içli içli çekerlerdi. erkan can gibi kim içebilir oysa öyle derinden. iyi de söverdi erkan can sonra. saçının arkasında bir beyaz leke vardı. bizde ak nokta kalmadı derdim gördükçe. karardık, kirlendik derdim. onu gördükçe bir sigara yakardım. onunki de biterdi bizimki de. amerikalılar hep bizden ileri işte teknolojide. birde nevzat amca vardı onlarla yarışır. bıyıkları sarıydı, biraz kısık bakardı gözleri. sigarayı dudağının en kuydu köşesinde saklardı. konuşurken ağzından bulutlar saçardı. "aşk" derdi çoğunlukla bir de saklambaç oynayan çocuklara söverdi. "başım çekmiyor amına kodumun yerinde" derdi. hiç ağlamazdı, belki de romatizması vardı bilmem. mücella teyzenin camından ajda pekkan çalardı akşamüstü. ben seni düşünürdüm. özlerdim elbet, özlenmez mi hiç?

43 yaşına bastım birçok insanın yağtığı gibi zamanı gelince. mesleği bırakalı epey olmuş haliyle. elde dayımdan kalma bir olta takımı. denizi hala deniz bir memleketteyim. sana bir sır vereyim, insanı hala insan değil şu zıkkım yerin. ama yaşlandık, herkesi sevecek birşey bulduk. değişti dünya biz ayakta kaldık, aynı kalamadık. değiştik diyemedim, belki de yediremedim, bilmem. masal anlatır yaşa geldik  be sevgilim. bayram olur yine, gömlekler giyilir. mendil bile koyar oldum ceplerime. her yaşın bir artistliği var diyorlardı, varmış. bazı çocuklara para vermem gelirler de kapıma. çıkınca sövsünler diye beklerim. hele tombalaklar, onlar ayrı tatlı söver. eski bir şarkı çalıyor şimdi radyoda, elimde yalanmış parşömenler. bir yerlerde tütüyorsun, biryerlerden çıkıp geliyorsun. özledim demek için bahane arıyor insan. prens olmaya 16 dakika. saat 23:44. kabaklar hala filizli. özledim seni. özlenmez mi hiç?

eren akgül

2 yorum:

  1. Özlenmez mi hiç?
    İlerde bu yazılar ya da en az bunun kadar güzelleri kitap haline gelirse eğer, imzalı ilk basımından isterim sayın Eren Akgül!

    YanıtlaSil
  2. keşke funda.. tabııkı senındır ve teşekkurler:)

    YanıtlaSil