23 Ağustos 2015 Pazar

BAYIM

"Bayım" dedi. Önce bana değildir dedim. Yürüyüp, yürümemek arasında kalıp, her klasik insan gibi yarım yamalak adımladım. Tekrar etti, ses. Durdum. Döndüm. Başımı sese çevirdim. Baktım. Tekrar baktım. "Bayım" dedi. " Az önce istemsizce sizi dinledim. Ülke ve gidişat üzerine olan şu salaş sohbetinizi..." Ben bakmaya devam ettim. Sanki konuşsam kırılacaktım. Tuz buz olacak ya da bir insan ne kadar yerle bir olacaksa o kadar gibi. İstemsiz bir şekilde ceplerimi yokladım. Büyük ihtimal sigara arıyordum. Ateşini uzattı hemen. Eğildim bir nefes çektim. İnsan önce parmak uçlarından alev alırmış. Bilmiyordum.

Devam etti, devlet yapımızdan, doğu'da ki sorunlarımız ve aklımızdan zorumuzdan özet geçti. Onu dinlemedim. Beni haklı bulan birine inanamazdım. Bana katıldığı kadar bendi ve kendimden o kadar şikayetçiydim ve kendimi bir o kadar yetersiz görüyordum ki onun hayatımda yeri olmadığını o an anlamıştım. Yine de karşı koyulamaz bir biçimde onu dinliyordum. Acaba nasıl biriydi? Mandalina sever miydi yahut hangi takımlıydı, vejetaryan mı yoksa mangalcı mıydı, hayata karşı duruşu var mıydı, yoksa kağıt gemiler gibi gittiği yere kadarcılardan mıydı? Sustu, lanet bir şekilde beni haklı bularak sustu. Diğer bir taraftan sabah güneşi gibiydi yüzü, cümleleri iyi büken dudakları vardı, makyaj yapsa büyük ihtimal ten rengine yakın bir renk seçerdi. Gözleri farklıydı biraz ayrıca... Şaman kısıklığında ve deliliğinde. Derken uzun bir susmanın farkına varıldı. Bir orman gürültüsü düşün, bir southpark sessizliği, ağustos böceği felan koyun işte arkaya, konuşturmayın beni. Dedi : "Ben Asiye buarada" Elimi uzattım. İsmimi söyledim cevaben, ya da kendimden geriye ne kalmışsa onu. Gülümsedi. Bu monoloğu garipsemişti, bunu ister-istemez hissettirdi bana. Ben bir şey diyemedim esasen. Yani hiç bir şey işte.

Başımı hafif eğdim. Başımı çevirdim, sonra tekrar döndüm. Baktım. Ve tekrar döndüm sokağın karanlık tarafına. Esasen aydınlık olan ama gölgemden ötürü belki de daha karanlık kalan tarafa. Kendi gölgelediğim hayata, karanlığa doğru adımladım.

"Bayım" dedi. Bana olduğunu bildiğim halde devam ettim. Her klasik insan gibi yarım yamalak adımladım. İsmimle seslendi sonra. Duraksadım. Devam ettim. Ellerim saçma-sapan gezindi üzerimde. Önce telefonumu buldum. Çıkarmışken baktım tabii. Saat 03:27. Sonra sigaramı buldu uzattı, ellerim yine. Çıkarmışken yaktım. Yürüdüm. 25 buçuk senedir tek yaptığım şey gibi. Bir buçuk yaşında yürümüşüm annem dün gibi hatırlar. Geç konuşmuşum bir de. Uslu bir çocukmuşum hem. Bir de hayalperest. Annem anlatır hep, sessizliğimi babamdan almışım ben.


eren akgül