20 Mart 2014 Perşembe

O kadar

Hiç kavuşmamış gibi. Sanki güneş ve ay gibi. Aynı gökyüzünde, biri gelirken diğeri giden. Bir de hiç ayrılmamış gibi... Sen içine attın, ben geceye baktım uzun uzun. Ne sen doğdun, ne ben battım. Bazen tam, bazen yarımdım. Sen ne kadar baktınsa o kadar ışıldadım aşıklara.

Eren AKGÜL

19 Mart 2014 Çarşamba

kendimce makaralar

Seni seviyorum . Sevmesem de olurdu bu büyük bir eksiklik değil, yapma böyle. Ne dememi bekliyorsun? Ölürüm yoluna gibi cümleler mi? Onlar ilaç bağımlısı ergenlerin duvarlara götlerinden uydurdukları samimiyetsiz birkaç boş laf. Vardır elbet meraklısı. Meraklısına göstermek lazım. Ben öyle değilim tabii.
Ama sen beni sevebilirdin, yani. Bir zararı olmazdı. Ben kendi adıma, kendime kefilim. Yani açık senet işte. 

Hayatta aşkı yaşayacağım en anlamlı yaşlar diye bir kategori var. Yanıp sönen sekmeleri, yanar döner sunumları olan. Bir de ülkem var; karmakarışık o yıllarda. Başbakan'ı bile hırsız. Sen düşün. Black Sail'in 2. sezonu gibi. Bir sürü hırsız oturmuş bir ülkenin başına, sağa sola nota veriyorlar. Nota da bilirsin öyle Konya şekeri gibi dağıtılmaz. Ama gel de anlat. Neyse insanın içinde sevgi mi bırakırlar... Ben de o zaman sevmişim seni. Ulan bekle işte. Yada en azından bu an'a kadar bekleme de mi? Ben de bir zaman problemi var. Zaman herşeyin ilacı tüm bayat aşk profosörlerine göre, bende de at hırsızı aksine. Yani annem hep "ters adamsın" sen der ama zoruma gidiyor bu durum. 

Dağınık konuşuyorum bugün. Alkollüyüm herşeyden önce. Bi de şarkılar var. Böyle sanki Truman Show'da hissettiriyor insana. Sanki birileri beni izliyor da yazıyor o sözleri. Sanki ne hissetsem biri alttan gitar çalıyor. Ne denir, o artık onların orospu çocukluğu. Biz kendimize bakalım. Seviyorum yani uzun lafın kısası. Sevmesem de olurdu orası ayrı da. Yani kötü mü sanki. Nolmuş yani. Sen sevmedin boyun mu uzadı? 

Ne diyordum? Bu gauloises çok boktan sigara. Pazar da satıyor herif, ötesi var mı? Bir de hep aynı ayak. Bu hafta çok polis vardı zam geldi abi... Ya memlekette harbi polis çok ya bu herif yalancının teki. Ya da paralel polis bunlar. Çünkü adam bildiğin eşkenar yamuk. Adamın çok bi paralelliğini görmedim. Arkadaş da görmemiş, ona 3buçuktan vermiş hatta. Neyse işte bırakmak lazım zararlı meret. Hem saat kaç? Sevmedin mi daha beni? 

Egemen Bağış'ın ses kaydını dinledim az önce. Adam çok geyik. Zaten muzır bir suratı var. Bir şakalar, makaralar. Şüphesiz ki değişik bir adam. Ben şimdi gidiyorum. Mutlu kal, uyu. Egemeni'de kafana fazla takma. Biz konuştuk montaj deriz yerler, gerekirse montaj olduğunda dair bir ayet felan şey yaparız dedi. Fazla konuşamadık. Buradan da olsa böyle konuşma dedi. Ama dertleştik yani, sifırladık, sıfırlandık. Onu da seviyorum seni de. 

Sözlerimi, Metahan Demir'in müthiş cümleleri ile bitirmek istiyorum.

I love you more than ı can say.

Eren AKGÜL




12 Mart 2014 Çarşamba

kendine gel

Gündem bir çocuğu uğurluyor bugün. Kim olduğu nerede olduğu esasında hiç farketmez. İsmi rabia, Berkin , Hüseyin, Sait hiç farketmez. Rengi beyaz, siyah hiç farketmez. Dili, dini, ırkı ... Filistin’de, Mısır’da, Suriye’de, Türkiye’de, ayda ya da marsta hiç farketmez. Çocuk , çocuktur. 15 yaşında fikirleri gelişmemiş sade salt hayalden ibaret bir çocuktur o. Bir çocuk için terörist o, ne işi varmış demek bizim gibi bir millete yakışmaz. Yada bana yakışmaz en azından. Karşı koy ve haksız çıkar mantığı ölümde işe yaramaz. Ölümün tarafı olmaz.
Dün Kayseri'den polislerimiz şehit oldu. Her ölüm gibi onlarınki de gereksiz ve erken. Nasıl üzülmeyiz. Biz değil miydik onlar için yürüyen? Biz değil miydik politik sebepler için yerleri değiştiğinde bağıran, işleri ellerinden alındığında bağıran, bize vurduklarında bağıran? Onlar öldüğünde yine onlar için bağıran. Hangi ölüme üzülmez insan? Ölümün tarafı olmaz dostlarım.
Gezicileri sevmeyebiliriz ama çocukları sevmemek insanlığın temellerine aykırıdır. Polislere kızgın olabiliriz ama onların zamansız ölümlerine sevinmek bize yakışmaz. Bu iktidar bizi insanlıktan çıkardı deyip suçlu arayamayız. Biz kötülüklere kötülükle cevap vereceksek ılımlı olamayacaksak, güç birgün bizden yana olduğunda bu hırslara yenik düşüp onlar gibi olmak istemeyiz. İktidarlar değişir, rüzgarlar kesilir, fırtınalar kopar insanlık baki kalır. Kalmak zorundadır. Bir arada yaşayıp ortak paydalar bulmalı ve onlara sarılmalıyız. Aynı mahallede ölüm olduğunda düğün ertelenir. Bu basit bir nezaket kuralıdır. Adalet kitaplarında yazmaz, meclisin gündeminde yazmaz. Bir çocuk ölürken geçip klavye başına “piçini niye getiriyorsun?” , “ne işi vardı orada” diyemezsin. Senin kanından , vatanından, insanlığından şüphe eder ve o çocuktan çok sana üzülürüm işte o zaman. Bu çünkü şunu tetikler. Senin çocuğunun başına bir iş geldiğinde berkin gibi ailelerin, kin tutmasına, taraf olunmasına, bölünmeye ve fanatikliğe. Fanatikliğin bugüne kadar 4 büyük takım ve 4 büyük parti dışında kimseye faydası olmamıştır. En fazla amcaoğluna iş bulursun, biraz kömür, evinin önüne beleş bir duvar çektirirsin, biraz paran varsa, biraz daha kazanırsın, bu da ödül kemiğinden farksızdır. Vicdanın hep ensende yaşamaya devam edersin.
Benim istediğim ve benden duymaya alıştığınız şey şu!
Elinizi vicdanınıza koyun ve şunu deyin, Ben Recep Tayyip Erdoğan’ı çok seviyorum. Ama bu yaptığı yanlıştı, bu hırsızlıktı, bu ölüme böyle cevap verilmez. Ben Bahçeli’yi çok seviyorum ama keşke şöyle demeseydi. Ben Kılıçdaroğlu’nu seviyorum ama şu dediği kabul edilemez. Kimi severseniz sevin yanlışlarını görecek kadar objektif olun. Babalarımızı da çok severiz ama bazen hatalarını da görürüz. Burada farkındalık hepimize yetecek kadar insani bir adım. Birbirimize saldırıp, iyi olmuş demek yakışıksız, ergenvari hareketlerden başka bir şey değil. Ölümün tarafı olmaz. Hepsi insan, hepsi bizim. Kendine gel Türkiye!

Eren AKGÜL

8 Mart 2014 Cumartesi

kırık zar



- böyle zar atmayı nerden öğrendin?
+ küçükken babam kardeşimle bana hep zar attırırdı.kazanan kaybedene tokat atardı.
- dayak yememek için zar atmayı öğrendin yani?
+ hayır kardeşime vurmamak için




kırık zar filminden bakış açısıyla ilgili müthiş bir sahne.

6 Mart 2014 Perşembe

sanatsız iç ses

Ne zaman saçım dökülmeye başlasa saçımı uzatıyorum. Dünya da saç uzatmak sadece bana, bir bana yakışmıyormuş gibi bir his var bende. Ne zaman bir sorun görsem en zıt ve kolay olan yolu seçiyorum gördüğün gibi. Carlos, tuttu tüy dökmeye başladı. Gittim mamasını değiştirdim. Oturup ona fikrini dahi sormadım, iki çift laf etmedim. Belki de yapım bu. Herkes için kararlar alıp bunu hayatta ki tek doğruymuşçasına uyguluyorum. Üst komşu televizyonun sesini çok açarsa ben daha çok açıyorum. Gidip bu şikayetimi dile getirmektense o an dinlediğim şarkının keyfini çıkarmak bana daha mantıklı geliyor. Bencil miyim? Evet. 

Ne zaman kavga etsek seninle ya da sustursam seni süpersonik tartışma yeteneğimle.  İçim acıyor. Acımaz mı? Ben tartışma kaybetmedim ömrümde. Sustum mu, evet

çok sustum. Ama kendimi hep bir şekilde ikna ettim. Yanılmadığıma. Bu beni zor insan yapıyor. Bir de adi, piç,şerefsiz. Bunlar bir çeşit oscar benim dünyamda.

Oysa ben, hep 17 yaşındayım. O türküde de dediği gibi...  Ve hep içim ürperir sesini duyduğumda.

Eren AKGÜL

3 Mart 2014 Pazartesi

şaşırmıyorum

Söylediklerine inanmayacak değilim. Başbakan'ı hırsız, yarısı uyuyan, yarısı kendini uyanık sanan bir ülkede yaşıyorum. Bütün bunlara karşın, insaniyet namına değil oy namına hesap soran bir de muhalefet var. Dediğim gibi sen anlat. Ben bir çay söylerim belki iki. Vakit uyarsa bir sigara yakarız. Konuşuruz yani, anlaşırız. Şaşırmak için geç bir saat. Bebe-bölük uyumuştur, çoğu aşık sevişte. Belki taksiciler vardır soba kenarında. Ama o da eskisi gibi değil, elektrikli soba. Hatta belki de ufo. Vallahi şaşırmam. Seviyorum de misal, ya da bitsin de. Sorun sende değil ebende de. Vız..gelir tırıs... gider. Bak kravatıma uymayan ton da konuşuyorum. Bak neler diyorum, oluyorum. Anneme yıllar sonra ben büyüyünce ne olucam diye soruyorum. Ne oluyorum? Benden geçti artık sevim. Şaşıramayan biri sevemez. Belki oksijen alır, ha belki geri de verir. Ama iş işten geçti yani olay o.