20 Eylül 2012 Perşembe

...

sonra yüzüme gece doğmaya utanmış bir güneş gibi baktı, haddinden fazla yıldız vardı dudaklarında... eren akgül

bir kadeg daha

bir kadeh daha sonra uzaklaşırız yarınlara ve lütfen bir kadeh daha, sonra uyurum söz, sızarım, belki sızlarım ama bir kadeh daha... eren akgül

10 Eylül 2012 Pazartesi

Ben ve benim gibiler

Ben ve benim gibiler vardır bir de. İsim bulamaz ve koyacak yer ararsınız, acımasız sınıflandırmalarınızda. Tutar bir şarkı açarsınız, sesi çığlıklarımızdan yüksek olur ve genelde. Soğuk kanlı katiller gibi alınmış bir önlemdir bu. Sonra silah gibi dikersiniz gözlerinizi ve fısıldarca süzülür o kelimeler dudaklarınızdan. "Ben de seni sevmiştim" diye. Hiroshima sessizliği ve atom bombası çınlaması kulaklarda. Ve her amerikalı çocuk gibi habersiz tüm olanlardan, siz, yani diğerleri. Olması gerekenin olduğuna ikna eden politika mensupları gibi arkadaşlar. Olanların yarasını saracağını düşünen katolik kilise duacıları gibi yakınlar. Seni dinliyormuş gibi yapan "sizler".

İşte ben ve benim gibiler. Sizler tarafından işkence görmüş bir nesiliz. Etkileri yıllarca sürecek, sakat çocuklar ve düşüncelere sahip olacağız. Yıllarca yeşermeyecek ve üremeye korkacağız. Belki çok çalışacağız ülkesini seven japonlar gibi. Ama asla unutmayacağız...


doğum yeri:nagasaki
ölüm nedeni:Biliniyor ama susuluyor
imza:
ben ve benim gibiler(eren akgül)




6 Eylül 2012 Perşembe

alıntılardan

el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar..

4 Eylül 2012 Salı

biliyorum tek ihtiyacım

Biliyorum tek ihtiyacım bir papatya yaprağı daha. Biliyorum son bir tane daha olsa sanki düzelecek tüm dünya. Bütün politikacılar intihar edecek, ondan sonra. Tüm reklamlar kaldırılacak tv'den biliyorum. Ve biliyorum tüm çocuklar annesinin göğsünde uyuyacak, o gece.

Oturmuş mogan gölünün karşısına, rakı içiyorum. Sanki tüm rahatsızlığım cebimde cüzdan. Acıtıyor kaba etimi ama biliyorum tek ihtiyacım; bir papatya yaprağı daha. Sonra tüm erkekler erinmeden söyleyecek "seni seviyorum" diye son sevgililerine. İlk sevgililere erinmez eski dünya'nın erkekleri. Ve yine biliyorum tüm kadınlar gerçek gözyaşı dökecek bugün kocalarına. anneannem gelecek bir de. Eskilerden bir yemek yapacak. Ve ekmek banmak serbest olacak, biliyorum!

Kalkıp dolaşmak lazım bazen. Sendelemeden yürümeli tabii insan. Herşeyden önce kederden içmemeli. Gerçi benim tek ihtiyacım; bir papatya yaprağı daha... Ben öyle kaybetmişlerden değilim ki. dur! cevap verme. cevabı olan sorular okullarda sorulur. İlişkilerde cevap olmaz. Bunu ikimiz de biliyoruz. En azından ...

Geçenler de ana haber bülteninde komik videolar izledim. Gülmedim. Tartışmalarımız da araya aldığın reklamlar gibiydi bu. Mutsuzluktan kırılıyorduk ve dünyaca ünlü tiyatroculardan daha iyi rol yapıyorduk birbirimize. Buna "saklamak" deniyordu. Ve cümle içinde kullanılmıyordu. Ama ben biliyordum. Tek ihtiyacım olan bir papatya yaprağı daha. Hem önümüz bahar. burada göl de var. Sayılacak çok yaprak, içilecek çok son sigara. Ve unutamadığım bana o cevabın! demiştin ki, koparmadan sayamıyorsun işte. Seviyor! Sevmiyor! Canımı yakarak, sanki bir sorgu odasındayım. Başımda sen. Yaşamadan öğrenemiyor insan, canı yanmadan söylemiyor...

Şimdi mogan gölünde ben. Devrik bir şişe azı toprak çoğu yeşil otlar üstünde. Bir papatyanın yanına yatmışım. Dünya yandan daha güzel. Soruyorum? Ve biliyorum ihtiyacım olan tek şey...

eren akgül

biraz da alıntı 4

geri dönersen şayet sana hikayeler anlatacağım mutlu sonsuz,gök kuşağının aslında siyah beyaz olduğundan bahsedeceğim sana... 
kelebeklerin intiharlarından, dünya üzerindeki bir çok politikacının o.ç. olduğundan dem vuracağım biraz. 
sana vaadlerde bulunacağım dönersen, "senden başkasını sevmeyeceğim" deyip, daha dudaklarımdaki dudaklarının nemi kurumadan başka bir kadına meyledeceğim. 
geri dönersen, sana çay demleyip, yanına bir de kuru "nasılsın?" ikram edeceğim, hepsi bu. 
öyle umursamaz, soğuk ve yalın olacağım sadece… 
senin yaptığın gibi, çok değil bir kaç ay önce.

oğuz bal - çerçierenakgul.blogspot.com

biraz da alıntı 3

Bir sıkıntıyı anlatmak istedim. Ama bir şeyi başka bir şeye benzetmekten başka bir şey gelmedi elimden. Kaybettiği savaştan sonra yakıp yıkarak geri çekilen ordular gibi. Mağlup olduğu oranda zalim. Trajik hatamız: Kendimizle ilgilenmeye alıştık, başka bir şeyle ilgilenemiyoruz artık. Sen çocuk yap kurtul istersen bu dertten bana da bir bira söyle giderken.

emrah serbes

2 Eylül 2012 Pazar

ben bir seyirciyim

Bugün sevgili dostum gezentican'la kahvaltı yaparken eskilerden bir filmi tekrar izledim filmin adı "das leben der anderen". Türkçeye "başkalarının hayatı" diye çevrilmiş bir alman filmi. Filmi anlatmak istemiyorum. Bana hissettirdiklerinden bahsetmek amacım. 

Hayatımızda, farklı düşüncelere ne kadar yer veriyoruz diye sordum kendime. İktidar sahibi olduğumuz alanlarda, ilişkilerimizde, arkadaşlıklarımızda, ailemizde, işimizde sokakta... liste uzun. boğulabileceğimiz kadar uzun, nefes almayı birkaç saniye kesebilecek kadar uzun ve hayat için kısa. Genel anlamda homo-sapiens diyorlar bize, bizden daha zeki olanlar. zeki olmak, bilim adamı oldukları için değil. Bizi sınıflandırmayı icat ettikleri ve bize bunu kabul ettirdikleri için. Bizlere düşünen hayvan diyebilecek kadar cesur bu adamlar, bize düşünmeden benim sistemime uyun diyebilecek kadar da gaddarlar. Biz düşünebilen hayvanlar mıyız bilmem ama üşengeç bir tür olduğumuz kesin. her sınıflandırmaya en az zeka ile iştirak ettik. Eylül olaylarına girmek bile istemem. Bu gizli bir deneyin en makul sonuçlarıdır bizim için. Başarılı bir deney olması, insanlığın başarısızlığı işte. bu da bir "ironi" küçük hayatlarımız için.

Peki neden bu kadar fikri-sabit insanlarken ilişkilerimiz en azından bir süre yolunda gider? ihtiyaçlarımız için verdiğimiz ödünler toplamı mıdır yoksa aşklar ve sevgiler? İşte "das leben der anderen" bize şöyle bir bilgi veriyor. Fikirlerine saygı bile duymayan insanların birbirine yakın olduklarında nasıl da birbirine istemsiz onaylar verdiğini gözler önüne seriyor. o zaman karşı düşüncede ki guruplarla taşla sopayla dövüşmek yerine oturup birkaç duble birşeyler mi içmeliyiz? Daha az zarar veren bir yöntem... Bunu daha açık bir örnekle açıklamama izin verin. Aşık olmadığınızı düşündüğünüz biriyle hiç vakit geçirdiniz mi? Belki sadece güzel diye, belki sadece parası olduğu için, belki ünlüdür, belki hayatı umursamayan bir tinerci. Ama aşık değilsiniz, unutmayın. Şimdi biraz yakınlaşalım. Bugün o kişiyle bir bardasın, bu gece arkadaşlarıyla tanıştırdı seni, saat 04:27 bir sevişmenin tam ortasındasın. Diş fırçasının rengine bayıldın. Eski Barış manço plakları seni etkiledi. Kız politika'dan konuşuyor! En sevdiği şey; sabah koşusu! ...

Ona zaman verin, ondan hoşlanacak birşey bulursunuz. Ona kelimelerinizi verin, o, o kelimelerle size en sevdiğiniz tatlıyı hazırlasın. 

ya da sevdiğiniz insanların içinde yatan aykırılıklarını görün. Belki de zamanınızı haketmeyecek insanlarla çevrilisiniz. İyi bir izleyici olmak bahsettiğim. sadece bir izleyici. Zaman zaman konuşabilen de bir izleyici...

eren akgül


kendi kendine tripler (eski günlerden)