2 Eylül 2012 Pazar

ben bir seyirciyim

Bugün sevgili dostum gezentican'la kahvaltı yaparken eskilerden bir filmi tekrar izledim filmin adı "das leben der anderen". Türkçeye "başkalarının hayatı" diye çevrilmiş bir alman filmi. Filmi anlatmak istemiyorum. Bana hissettirdiklerinden bahsetmek amacım. 

Hayatımızda, farklı düşüncelere ne kadar yer veriyoruz diye sordum kendime. İktidar sahibi olduğumuz alanlarda, ilişkilerimizde, arkadaşlıklarımızda, ailemizde, işimizde sokakta... liste uzun. boğulabileceğimiz kadar uzun, nefes almayı birkaç saniye kesebilecek kadar uzun ve hayat için kısa. Genel anlamda homo-sapiens diyorlar bize, bizden daha zeki olanlar. zeki olmak, bilim adamı oldukları için değil. Bizi sınıflandırmayı icat ettikleri ve bize bunu kabul ettirdikleri için. Bizlere düşünen hayvan diyebilecek kadar cesur bu adamlar, bize düşünmeden benim sistemime uyun diyebilecek kadar da gaddarlar. Biz düşünebilen hayvanlar mıyız bilmem ama üşengeç bir tür olduğumuz kesin. her sınıflandırmaya en az zeka ile iştirak ettik. Eylül olaylarına girmek bile istemem. Bu gizli bir deneyin en makul sonuçlarıdır bizim için. Başarılı bir deney olması, insanlığın başarısızlığı işte. bu da bir "ironi" küçük hayatlarımız için.

Peki neden bu kadar fikri-sabit insanlarken ilişkilerimiz en azından bir süre yolunda gider? ihtiyaçlarımız için verdiğimiz ödünler toplamı mıdır yoksa aşklar ve sevgiler? İşte "das leben der anderen" bize şöyle bir bilgi veriyor. Fikirlerine saygı bile duymayan insanların birbirine yakın olduklarında nasıl da birbirine istemsiz onaylar verdiğini gözler önüne seriyor. o zaman karşı düşüncede ki guruplarla taşla sopayla dövüşmek yerine oturup birkaç duble birşeyler mi içmeliyiz? Daha az zarar veren bir yöntem... Bunu daha açık bir örnekle açıklamama izin verin. Aşık olmadığınızı düşündüğünüz biriyle hiç vakit geçirdiniz mi? Belki sadece güzel diye, belki sadece parası olduğu için, belki ünlüdür, belki hayatı umursamayan bir tinerci. Ama aşık değilsiniz, unutmayın. Şimdi biraz yakınlaşalım. Bugün o kişiyle bir bardasın, bu gece arkadaşlarıyla tanıştırdı seni, saat 04:27 bir sevişmenin tam ortasındasın. Diş fırçasının rengine bayıldın. Eski Barış manço plakları seni etkiledi. Kız politika'dan konuşuyor! En sevdiği şey; sabah koşusu! ...

Ona zaman verin, ondan hoşlanacak birşey bulursunuz. Ona kelimelerinizi verin, o, o kelimelerle size en sevdiğiniz tatlıyı hazırlasın. 

ya da sevdiğiniz insanların içinde yatan aykırılıklarını görün. Belki de zamanınızı haketmeyecek insanlarla çevrilisiniz. İyi bir izleyici olmak bahsettiğim. sadece bir izleyici. Zaman zaman konuşabilen de bir izleyici...

eren akgül


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder