2 Kasım 2012 Cuma

bazı şehirlerde güneş erken batar

Bazı şehirlerde akşam, erken olur. Aceleci bir güneş saklana saklana uzaklaşır üzerinden. Bize öğretilen bir başka yarım küreye gittiğidir. Değil! O kadar uzaklaşamaz işte. Düşünmek istemeyiz bir karanlıktayken bir yan meridyende aşıkların güneş altında seviştiklerini. Dediğim gibi bazı şehirlere akşam erken iner, yalnız sokaklardan oluşur ve bu şehir. Zeminde belediye'nin senede 5 kere değiştirdiği parkeler, taşlar olur. Bunlara kilit parke deriz. Öyle öğretildiğinden ve başka bir isim bulmaya üşengeç olduğumuzdan. İlk yağmurda dağılan o taşlar bana aşklarımı hatırlatır. Ritmi yavaşlamış yaşlı bir yolcu gibi hissederim kendimi öyle anlarda. Hani otobüste gözünün içine bakarsın yer versinler sana diye. Durursun tepesinde... Bu da bana ayrılıklarımı hatırlatır. Ayrılıklar yağmurlardan fazlasıdır. Hiç bir yağmur tanesi acıtmaz tenini çünkü.
  Ama gözyaşı öyle midir? Yahut akan bir rimelin dudaktaki tadı. Bunlar her şehirde olmaz. Bazı şehirlere yağmur fazla yağar. Aranır başka kentteki dostlar, o kadar dertli olsanda ilk onu sorarsın... "Burda yağmur yağıyor, ya orada?" Söylediklerim renkli bir adamın soluk anlarından bir özet. Herkesin böyle anları olur, solukları. Halk arasında böyle anlara "takma be oğlum" denir. Çünkü bilim yanılıyordu ve herşeyin bir cevabı yoktu. Tamam belki tanrı'da yoktu. Belki diğerleri de yanılıyordu. Büyük bir yanlış anlamanın içindeydik ve utanmadan nefes alıyorduk. 
  Ne diyorduk? Renkli bir adamın cümleleri bunlar... 

Üç gün önce bir rüya gördüm. Dünya'nın en güzel sahili olmayan bir sahildeyim. Herkese yetecek kadar su ve kum vardı. Orada başladı herşey. Bir elf prensesi geldi denizin içinden. Gözlerine fazla modern bir elbise vardı üzerinde. Saçları ıslakken daha dolgundu. Çok konuşmadı, oturdu yanıma. İzlemeye başladı dalgaları, bende konuşmadım. Konuşacak olsam kaybolacaktı sanki. 
  Ondan sonraki günler hayatım hiç eskisi gibi olmayacaktı. Bunu o gün anlamıştım. Ve olmadı. Gece boyu onu düşünüyor ve gündüz uyuyordum. Güneş batıdan doğduğunda kıyamet gelecek demişlerdi. Kıyametin küçük bir provası gibiydi hayatım. Burdaki en büyük problem umuttu. Oysa umut insan beynindeki en küçük kısımlardan biriydi. Bunu bir nöroloji uzmanından öğrenmiştim. Şimdi ise inanmıyorum.
  Bazı şehirlerde güneş erken batar, bazı insanlar erken ölür. Bazı insanlar yaşarken kürtaj maduru olur ve bunu devlet hiçbir zaman yasaklayamaz. Ve dinde de yeri vardır buna "azap" adı verilmiştir. 
 Böyle hikayelerin mutlu sayfaları olur numaralandırılmamış veya saman kağıda yazılı. Ama gün gelir ve her cümleye en az bir nokta koyulur. (...) Yeniden doğmak hindistanda bile aptalca karşılanmaya başlamışken bu cümleyi kendim için kurmayacağım. Ama deneyeceğim diyebilirim. Unutmayı ya da yeniden doğmayı değil. Devam etmeyi... 
  Bazı kentlere akşam erken iner. Bazı insanlar erken ölür. Dünya dönmeye devam eder, aşikar... daha yavaş...

eren akgül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder