2 Nisan 2018 Pazartesi

maymun kral



O anda kaptı yerden şarap şişesini yürümeye başladı. Şarap yarım,  kadın eksikti. Nereye gittiğini eminim bilmiyordu ama bunu saklamaya da çalışmıyordu tabii. Gece, geceydi işte de yıldızlar da kesin bulutların arkasındaydı. Yine de gökyüzüne bakmayı ihmal etmiyordu orası da küçük bir ayrıntı.Hiçbir adımı bir diğerini tekrar etmedi ateşe yürüyordu. Adem ve Havva'dan beri insanoğlunun yaptığı gibi. Ateşi buldu önce, sonra müziği... İlk çağdan beri insanoğlunun yaptığı gibi. Biraz salındı, eteği onu izledi. Kimseyi duymadı, kimseye bakmadı, kimseye rastlamadı kalabalığın içinde. Onunla konuşanlar dahil. Şarkının en güzel olmayan yerinde, ama o anı hep en güzel gibi hatırlayacağı işte o anda. Sanki tam zamanında dudaklarına kaldırdı. Gelişigüzel otlar eğildi, ateş savruldu,  biraz çıtırdadı hatta. Müzik 2 saniye durdu, şişe dudağı araladı. Kim bilir hangi kadının elinde hasat olan o tane tane üzümler bir bir ezildi geceye ve kıpkırmızı süzüldü gitti kadının en derinlerine. Yüzüne ateşin sıcaklığı ve gölge oyunu yayıldı. Şişe yer çekimine yenik düştü ve yanına salındı. Parmaklarında takıldı kaldı. Rengarenk bir şalın herhangi bir parçası seçildi çeneyi silmek için. Son bir kez kimseyi görmemesiye baktı ve tekrar yürüdü. Öylece geçti gecenin içinden, kendinin içinden. Kimseye dokunmadan. Hira mağarasına benzemeyen belki de en benzemeyen bir yerde birden durdu. Burası olmalı dedi şişe ve oturdu gözle en düze benzeyen zemine. Dökülmesin diye hayatlar. Ona eşlik etti kadın bedenini toprağa bıraktı. Elleri otamatikce
e vücudunda gezindi. Doğru yerde durdu ve normal doğumla çekti çıkardı tütün kesesini. Patlattı. Narin narin rüzgara tutu kağıttan çarşafını. Bırakıverdi tütünü içine. Belki yarım saat ovaladı kağıdı tütünüyle.Ne bir cin çıktı ne bir şey diledi. Baştan başa gitti geldi dili çarşafın üstünde. Tekrar ateşi buldu sonra. Yaktı, yandı. İşte tam da o sırada buldu beni. Hiçbir şeyi aramayan kadın. Sigarasının ışığında buldu beni sigaramın dumanında gizlenirken. Hiç konuşmadı, hiç konuşmadım. Hiç gözlerini kaçırmadı. Sonra belki de en doğru an olduğuna karar verdiği bir anda önüne devirdi kafasını. Bir sigara daha sarmaya başladı. Rüzgar şalını aldı en yakın çalıya yasladı, ben ayağa kalktım hırkamı çeneme çektim. Kafasını kaldırdı ve bana baktı. Elindeki sigarayı uzattı. Kolu geceye uzadı. Ben alana kadar çekilmedi kol. Hiç al demedi, hiç otur demedi. Hiç konuşmadı. Kendine bir sigara daha sardı. Şişe rüzgarla kolkola girdi bana yer açtı ve güneş normal doğumla yardı denizin en uzak noktasını. Tek kelime etse insan olacaktık, tek kelime etsem var olacaktım. Hiç konuşmadı. Adem ve Havva'dan beri hep yapılması gereken gibi. 

eren akgül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder