12 Ağustos 2012 Pazar

Babama


öyle meşakkatli aşklardan çıktım, hayatımın en büyük fedakarlıklarını yaptım dedim biten rakı kadehlerime. öyle şeyler yapmıştım ki, öyle delilikler hani. hani birazını da sen bilirsin. koşa koşa ağlardım şu büyük meşenin etrafında. bir kere oralarda görmüştüm seni, hatırlarsın. ortalama ömrün yarısına yaklaştım basit bir aritmetik hesapla, düşünüyorum da... babam diyorum da... susup kalıyorum inanır mısın? yatmadan önce kendimi öldürüyorum bazen. başımın altında senin nevresimler. ağlatıyorum hayalimde sevdiklerimi. cenazeme katılıyorum sonra. ha unutmadan sen de ordasın tabii. bunu neden yapıyorum diyorum sonra. biliyorum daha soru işaretini koymadan sorumun sonuna... biliyorum diyorum... onu öldüremiyorum, bunu kendime yaşatamıyorum. işin en trajik kısmı ise gidip sarılamıyorum da. "sen!" diyemiyorum. "ben! senin, en büyük fedakarlığınım!" diyemiyorum. biraz nemleniyor gözlerin, yakıyorsun tüm ailemin geleceğini, daha fazla sigara içiyorsun, alkole tekrar başlıyorsun, işi bırakıyorsun. aklını kaçırıyorsun sonra sonra. ama ölemiyorsun hayalimde bile. sonra ben kalkıyorum, uyumak denen modern alışkanlığımdan bir gece daha vazgeçiyorum. bir sigara yakıyorum, seni çok seviyorum diyorum, çok seviyorum... ben bunu duvarlara söylüyorum sen kendine. sonra bir aşkın ortasından çıkarken bir aşkın sorusunu hatırlıyorum. "bir insan, bir insanı böyle körü körüne, böyle beklentisiz nasıl sevebilir" demişti bana. ben duraksayıp sevemez demiştim. seni düşündüm bu gece, utandım baba...

eren akgül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder