29 Mayıs 2017 Pazartesi

Uçarım




Uçurumu tarif et demişti yaşlı adam.

Toprak, hergün sokakta, kahvede, okulda, işte insanları küçümsüyor. Dünyada bir tek o acı çekiyor ve ölüyormuş gibi bitkin bitkin dolanıyordu. Tezahür edemediği bu insan kalabalığının mutluluklarını anlamlandırmaya çalışırken bol bol tütün serpiyordu ciğerlerine ve üstüne eğer soğutmamışsa demli bir de çay. Şikayetlerini bir bir gömlek cebinden çıkarıyor atıyordu isminin çok sonra Adem olduğunu öğreneceği yaşlı adamın kucağına... 

Peki yalnızlık neydi? Yalnızlık iş çıkışı halı saha maçına çağırılmamak mı yoksa üst komşuların senden habersiz fal bakması mıydı? Cadde de saklambaca katılamamak mı yoksa çalışan ebeveynleri etrafı dağıtamadan evde beklemek mi? Çok daha basit olmalıydı. Böyle komplike değil. Daha basit, daha berrak. İçinin sıkılması gibi de değil. Yahut göğsüne bir öküzün oturması da... Çok daha ağır çok daha naif olmalıydı. Herşeyden önce çok daha sessiz. Doğru kelime bu olmalı dedi, Toprak. "sessiz". Kalp atışını duyabilmekti ve bunu duyduğuna her güplemede sövmek. Belki de bu sebepten gürültülü yerlerde alıyordu herkes soluğu.  Belki de bu yüzden kaçar adım koşuyorduk şehrin en boğucu caddelerine, bile bile... Bunu düşünürken elleri buz gibi oldu. Elleri emekliliğine 3 yıl kalmış polis seriliğinde  ceplerini aradı. Pakedini yokladı içinden bir mermi çekti ve ateşledi. Rahatlamış gibi bir nefes verdi, ısınmış gibi sigarasına baktı göz ucuyla, özellikle ucuna, kora. Ama hiçbir şey değişmemişti ve bir an olsun rahatlamamıştı. "Dudak tiryakiliği" diye basitleştirdi Adem amca bu konuyu ve havaya savurdu, öylesine. Sırf bir şey söylemek için söylenen cümleler listesine eklendi. Üstüne denebilecek laf bırakmayanların yanına kaldırıldı. 

Yaşlı adamı hiç sevmedi Toprak. Ama gitmesinden de korktu. Korkmaz mı insan ama? Bir uçurumun kenarında hele. Hem randevusu mu vardı sanki ölüme. Kesinlikle biletsizdi. Yoldan binecekti. İlk gelene.Spontane... Erteleyebilirdi. Yaşamının her anında yaptığı gibi. Sadece o değil, herkesin... Lise de okuduğu Temelkuran eserini düşündü sonra. Neydi o yalnızlıkla ilgili kısım. Altını çizdiği hani. Tek tek toparladı. "insan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde; korkma desin diye." Bir çırpıda olmasa da, hatasız içinden geçirdi. Belki dudakları da kımıldadı. Evet korkuyordu.

Yaşlı adam tekrarladı, Adem olan. Uçurumu tarif et! Yükseği!

Eren AKGÜL

2 yorum:

  1. daha sık yazsanız keşke.. yanlızlığıma ii geliyor yazdıklarınız:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ben de hergün bunu söylüyorum kendime daha çok yazsam keşke diye :(

      Sil